İngilizce Türkçe alışveriş diyalog örnekleri ve terimleri

ingilizce-turkce-alisveris-diyalog-ornekleri-ve-terimleri

Günlük hayatımızda sıklıkla kullanılan İngilizce ve Türkçe terimleri ve hazır cümle kalıpları ile alışverişte neler kullanabilirsiniz örneklerle anlatılmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

Türkçe hazırlanan alışveriş örnek cümlelerin İngilizce çevirisi bulunmaktadır. Sayfanın en altında kullanılan alışveriş terimlerin listesini bulabilirsiniz. İngilizce alışveriş terimlerini ve diyalog cümlelerini yandaki seslendirme programı seslendirebilirsiniz.

 

Alışveriş’e çıkıyorum.

I’m going shopping.

 

Esas alışveriş caddesi hangisidir?

Which is the principal shopping street?

 

…… nı nerede bulabilirim?

Where can I get ……?

 

…… almak için iyi bir dükkân biliyor musun?

Do you know a good shop to buy ……?

 

Buraya kim bakıyor?

Who is serving here?

 

Ne arzu ediyorsunuz?

What do you wish?

 

Size yardımcı olabilir miyim?

May I help you?

 

Ne renk istiyorsunuz?

What colour do you wish?

 

Lütfen bana …… gösteriniz.

Show me …… please.

 

Bana bir …… veriniz.

Give me a ……

 

…… yiniz var mi?

Have you ………?

 

Tanesi (kilosu, metresi ……) kaça?

How much each (a kilo, a metre

 

Bunun fiyatı ne kadar?

How much is this?
Bunu beğeniyorum.

I tike this one.

 

Şunu daha çok beğeniyorum.

I like that one more.

 

Bu rengi beğenmiyorum.

I don’t like this colour.

 

Bu güzel (uygun, elverişli, harikulâde ……).

This is beautiful (all right, convenient, wonderful, ……).

 

Yün gömlekleriniz var mı?

Have you woollen shirts?

 

Şehir kartpostalları satıyor musunuz?

Do you sell postcards of the city?

 

Parfüm almak istiyorum.

I want to buy perfume.
Bu gömleğin fiatı ne kadar?

How much is this shirt?

 

Erkek eşyası bölümü nerede?

Where is the men’s department?

 

Lütfen çorapları görebilir miyim?

Can I see the socks (stockings), please?

 

Lütfen bana bir çanta gösterir misiniz?

Will you please show me a bag?

 

Teşekkür ederim, sadece şöyle bakıyorum.

Thank you. I’m just looking around.

 

Daha büyük bir şeyiniz var mı?

Have you something bigger?

 

Bu elbise bana uymuyor.

This suit doesn’t fit me.
Bana uymazsa değiştirebilir miyim?

Can I change it if it doesn’t fit me?

 

Ne zaman hazır olacak?

When will it be ready?

 

O bana uymuyor.

It doesn’t fit me.

 

Bir prova edebilir miyim?

Can I try it on?
Bu ayakkabılar bana çok küçük.

These shoes are too small for me.

 

Bir çift ayakkabı istiyorum.

I want a pair of shoes.

 

Bir elbise almak istiyorum.

I want to buy a suit.

 

Kollar çok uzun.

The sleeves are too long.

 

Bunlar hanımlar için midir?

Are these for ladies?

 

O bir hanım içindir.

It is for a lady.

 

Yolculuk çeki kabul eder misiniz?

Do you accept traveller’s cheques?

 

Asansörle yukan çıkabilir miyim?

Can I take the lift upstairs?

 

Biraz daha ucuzlarım gösterir misiniz?

Will you show me some cheaper ones?

 

Böyle kumaşları nerede bulabilirim?

Where can I find materials like this?

 

Bu olmaz.

This won’t do.

 

Sizde bayan şemsiyeleri bulunur mu?

Have you ladies umbrellas?

 

Eşim için bir bluz istiyorum.

I want a blouse for my wife.

 

Vitrindeki kravatı bir görebilir miyim?

Can I take a look at the tie in the window?
Bu gömleklerin mavileri var mı?

Do these shirts come in blue?

 

Bu kazak hakiki yün mü?

Is this pullover genuine wool?

 

Böyle bir şey giyebileceğimi sanmıyorum.

I don’t think I can wear anything like that.

 

Pantolonun beli çok geniş.

The trousers are too large at the waist.

 

Daha uzun kol istiyorum.

I want longer sleeves.

 

Bu çok pahalı.

This is too expensive.

 

Ben daha ucuz bir şey istiyorum.

I want something cheaper.
Ben daha iyi bir şey istiyorum.

I want something better.

 

Size onun için on pound vereceğim.

I’ll give you ten pounds for it.

 

Lütfen paket yapınız.

Please wrap it up.

 

Lütfen hepsini birlikte paket yapınız.

Please put them all in one packet.

 

Borcum ne kadar?

How much do I owe?

 

Hepsi ne kadar ediyor?

How much is it all together?

 

Kasa nerede?

Where is the cash desk?
Dört taksitte ödemek istiyorum.

I want to pay in four instalments.

 

Bana bir paket …… sigarası veriniz.

Give me a packet of …… cigarettes.

 

Bir paket kaç paradır?

How much is a packet?

 

Lütfen çakmağımı doldurur musunuz?

Will you please fill my lighter?

 

Bir kutu kibrit, lütfen.

A box of matches, please.

 

Bir çakmak nerede bulabilirim?

Where can I find a lighter?

 

Ekmek nerede bulabilirim?

Where can I find bread?

 

Bu ekmek taze mi?

Is this bread fresh?

 

On iki yumurta istiyorum.

I want twelve eggs.

 

Bir paket tereyağı, lütfen.

A packet of butter, please,

 

İki şişe süt istiyorum.

I want two bottles of milk.

 

Bana üç kilo şeker veriniz.

Give me three kilos of sugar.

 

Bir kilo kuzu pirzolası istiyorum.

I want a kilo of lamb cutlets.

 

Yarım kilo kıyma, lütfen.

Half a kilo of minced meat, please.
Koyun etinin fiyatı nedir?

What is the price of mutton?

İNGİLİZCE TÜRKÇE ALIŞVERİŞ TERİMLERİ

  • satın almak – to buy
  • satmak – to sell
  • satıcı – seller, salesman
  • pahalı – expensive
  • taksit – instalment
  • bore – debt
  • borçlu – debtor
  • vitrin – window
  • ucuz – cheap
  • para – money
  • büyük mağaza – department store
  • mağaza – store
  • dükkân – shop
  • ayakkabı – shoe
  • bir çift – a pair
  • terlik – slippers
  • çizme – boot
  • elbise – clothes
  • mayo – bathing suit
  • pijama – pyjamas
  • kışlık elbise – winter suit
  • yazlık elbise – summer suit
  • kemer – belt
  • kemer tokası – buckle
  • eldiven – glove
  • çakmak – lighter
  • sutyen – bra
  • gözlük – glasses
  • güneş gözlüğü – sun glasses
  • bluz – blouse
  • palto – overcoat
  • manto – overcoat
  • bornoz – bath towel
  • kürk manto – fur coat
  • korse – girdle
  • düğme – button
  • bayan elbisesi – dress
  • zincir – chain
  • gömlek – shirt
  • gecelik – night gown
  • fanila – a flannel vest
  • don  – panties
  • külotlu çorap – tights
  • pantalon askısı – braces
  • şapka – hat
  • hasır şapka – straw hat
  • fötr şapka – felt hat
  • ceket – coat
  • deri ceket – leather coat
  • iç çamaşırı – underwear
  • kaşkol – scarf
  • yelek – vest
  • çanta – bag
  • cüzdan – wallet
  • el çantası – handbag
  • pardesü – top coat
  • evrak çantası – briefcase
  • okul çantası – school bag
  • kasket – cap
  • pipo – pipe
  • sigara ağızlığı – cigarette holder
  • kazak – pullover
  • kayış – belt
  • etek – skirt
  • mini etek – mini skirt
  • bikini – bikini
  • şemsiye – umbrella
  • güneş şemsiyesi – parasol
  • kravat, boyunbağı – tie
  • toka – buckle
  • önlük – apron
  • çekecek – shoehorn
  • jartiyer – suspender belt
  • çorap – sock, stocking
  • kibrit – match
  • tütün – tobacco
  • sigar, puro – cigar
  • yün ceket – wool jacket
  • yaka – collar
  • fermuar – zipper
  • cep – pocket
  • kumaş – cloth
  • pamuk – cotton
  • poplin – poplin
  • ipek – silk
  • yün – wool
  • yünlü – woollen
  • keten – flax; linen
  • kadife – velvet
  • bıçak – knife
  • çatal – fork
  • kaşık – spoon
  • kova – bucket
  • terazi – scale
  • tencere – saucepan
  • tava – pan
  • huni – funnel
  • çaydanlık – kettle
  • bulaşık – teknesi sink
  • elek – sieve
  • peçete – napkin
  • süpürge – broom
  • şiş – skewer
  • tost makinesi – toaster
  • fırça – brush
  • maşa – tongs
  • kürek – shovel
  • havan – mortar
  • bez – cloth
  • sepet – basket
  • ocak – stove
  • şişe – bottle
  • mantar (tıpa) – cork
  • kül tablası – ashtray
  • çalar saat – alarm clock
  • vazo – vase
  • çamaşır makinesi – washing machine
  • halı – carpet
  • duvar saati – clock
  • ütü – iron
  • termometre – thermometre
  • buz dolabı – refrigerator
  • iskemle – chair
  • paspas – mat
  • ayna – mirror
  • tabure – stool
  • porselen – porcelain
  • biblo – trinket
  • avize – chandelier
  • lamba – lamp
  • abajur – lampshade
  • koltuk – armchair
  • yumurta – egg
  • ekmek – bread
  • beyaz ekmek – white bread
  • kara ekmek, çavdar ekmeği – brown bread
  • süt – milk
  • et – meat
  • sebze – vegetable
  • tas (fincan) – cup
  • tereyağı – butter
  • yağ – oil, fat
  • zeytinyağı – olive oil
  • sirke – vinegar
  • soğan – onion
  • sarımsak – garlic
  • limon – lemon
  • hardal – mustard
  • maydanoz – parsley
  • karabiber – black pepper
  • kuruüzüm – raisin
  • tuz – salt
  • tarçın – cinnamon
  • bitkisel yağ – margarine
  • hayvansal – yağ fat
  • marmelat – marmalade
  • radyo – radio
  • cep radyosu – pocket transistor radio

https://blog.ingilizceceviri.org/ingilizce-turkce-alisveris-diyalog-ornekleri-ve-terimleri/

One thought to “İngilizce Türkçe alışveriş diyalog örnekleri ve terimleri”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.