İngilizce şiirler ve çevirileri

Şiirlerin hem ingilizcesi hemde Türkçe tercümeleriyle birlikte en güzel ingilizce çeviri örnekleri sevgi, aşk, hasret, ayrılık ve aile şiirlerinin kısa anlamları ile birlikte bulacaksınız.

 

 

 

 

WHY FALLING IN LOVE WİTHOUT BEING LOVED? 

If eyes see, heart likes and falls in love
The passion to meet lights fire
Reality and dream get mixed into each other
One moment comes and arched eyebrows are frowned.

He had loved a lot of beautiful ones without being loved
He knows that there is no remedy for this trouble
The lover also bears the trouble
Why falling in love without being loved?

Days full of hope and expectation
Passed with happiness and grief
We had tried hard but too hard
But couldn’t answer the riddle called love.

AŞIK OLUP SEVİLMEMEK NEDENDİR?

Göz görse, gönül sever, aşık olur
Kavuşmak tutkusu bir ateş yakar
Hayal, gerçek birbirine karışır
Bir an gelir hilal kaşlar çatılır.

Çok güzeller sevmiş, seveni olmaz
Bilir ki, bu derde çare bulunmaz
Seven aşık dert yükünü çeker de
Aşık olup sevilmemek nedendir?

Umutlar, ümitlerle dolu günler
Sevinçler, kederlerle geçti günler
Çok ama pek çok uğraştık yine de
Aşk denen bilmeceyi çözemedik.
THE KANGAROO WITHOUT ITS CHILD 

A kangaroo hadn’t been able to have a baby
It had adopted a rabbit and had put it into its bag
The kangaroo had been happy and so had the rabbit
But the others had been angry so,

They had made a plan to get rid of the rabbit
They had kidnapped the rabbit while sleeping
The kangaroo had seen her empty bag when she had woken up
She had been shocked and sorry

And had made an arrangement with the poisonous snake
In the bag had been the snake and the kangaroo among the others
Being afraid of the snake the others had given the rabbit back
And they had said that that was a plan in a plan.

YAVRUSU OLMAYAN KANGURU

Kangurunun birinin yavrusu olmazmış
Bir tavşanı evlat edinip torbasına koymuş
Kanguru memnun, tavşan mutlu
Ama diğer kangurular kızgınmışlar.

Tavşandan kurtulmak için, bir plan yapmışlar
Onlar uykudayken tavşanı kaçırmışlar
Kanguru uyanınca bakmış torbası boş
Şaşırmış kalmış buna olmuş içi bir hoş.

Kanguru zehirli yılanla anlaşma yapmış
Torbada yılan, kanguru kangurular arasında
Yılandan korkan kangurular tavşanı geri vermişler
Plan plan içinde böyle olur demişler.
Ah keşke 

Dolaşsam tüm galakside sınırsızca
O yıldız senin bu yıldız benim diye
Yorulduğumda otururum ayın üstüne
Seyrederken dünyayı ,Ah keşke yanımda olabilsen. 

Soğuktan üşüyen ellerini avuçlarıma alsam, ısıtsam
Kalbimin ateşini ellerinde hissetsen,
Gözlerimle anlatırken seni nasıl sevdiğimi
Ah keşke bir dinleyebilsen.. 

Her atışından bilirim kalbimin
Gönderiyor her saniye seni tüm damarlarıma
Hep burdasın işte tam burada,
Koyupta elini üstüne bir kez ah keşke bir duyabilsen.

Oh, If Only

If I were to travel through the whole infinite galaxy
Saying "This star is yours, this star is mine"
If I were to sit on the moon when I got tired
Watching the world, Oh if only you were by my side 

If I could take your hands, shivering from the cold into my hands and warm them
If you could feel the warmth of my heart in your hands
As my eyes explain to you how much I love you
Oh, if only you could but hear it.. 

With every beat I know that my heart
Sends you through my veins every second
You are always here, look, right here
I put it here on your hand once more, oh if only you could feel it.
Bu Şehri Bırakmak 

Bu şehirde yağmur altında dolaşılır
Limandaki mavnalara bakıp
Şarkılar mırıldanılır geceleri.
Bu şehrin sokakları çoktur,
Binlerce insan gelir gider sokaklarında..
Her akşam çayımı getiren
Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen
Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir. 

Bu şehirdedir
Valsler, foksrotlar altında
Suman'dan, Bramsdan
Parçalar çaldıgı zaman dönüp
Bana bakan ihtiyar piyanist. 

Dogduğum köye müşteri taşıyan
Şirket vapurları bu şehirdedir.
Hatıralarim bu şehirdedir.
Sevdiklerim,
Ölmüşlerimin mezarları. 

Bu şehirdedir işim gücüm,
Ekmek param.
Fakat bütün bunlara mukabil
Yine budur başka bir şehirdeki
Bir kadın yüzünden
Bıraktığım şehir.

Orhan Veli Kanık

To Leave This City

This is the city to walk around in the rain
Staring at the barges in the harbor
And to hum songs through the night.
The city has countless streets
Bustling with people running around...
The waitress who brings me my tea every evening
And whom I like a lot although she's a White Russian
Is in this city. 

The old pianist who turns around
To look at me
When he sneaks in pieces by Schumann and Brahms
While playing waltzes and foxtrot
Is also in this city. 

The ferry boats that caryy passengers
To the village where I was born are in this city.
So are my memories,
All those I love,
And the graves of my loved ones. 

This is the city where I have a job,
Where I earn my bread money.
And yet, in spite of all this,
This is the same city I'm leaving
Because of a woman
In another city.
A Dream Within a Dream

Take this kiss upon the brow!
And, in parting from you now,
Thus much let me avow-
You are not wrong, who deem
That my days have been a dream;
Yet if hope has flown away
In a night, or in a day,
In a vision, or in none,
Is it therefore the less gone?
All that we see or seem
Is but a dream within a dream.

I stand amid the roar
Of a surf-tormented shore,
And I hold within my hand
Grains of the golden sand-
How few! yet how they creep
Through my fingers to the deep,
While I weep- while I weep!
O God! can I not grasp
Them with a tighter clasp?
O God! can I not save
One from the pitiless wave?
Is all that we see or seem
But a dream within a dream?

Edgar Allan Poe

Rüya İçinde Rüya

Al bu buseyi kaşın üzre sen!
Ve işte şimdi ayrılıyorken,
İzin ver itiraf edeceğim-
Yanlış değildi söylediğin
Günlerin bir rüyaydı derken;
Uçup gittiyse umut yine de
Geceleyin ya da gündüz,
Hayalde, ya da hiçbirinde
Peki kaybımdan eksilen ne?
Rüya içinde bir rüyadır
Hep gördüğümüz, göründüğümüz.

Bir uğultunun ortasındayım
Dalgaların dövdüğü bir kıyıda,
Ve avucumda tuttuğum
Altın kum taneleri-
Azlar! Ama nasıl da kayıyorlar
Derinliğe parmaklarımdan,
Ağlarken - ben ağlarken!
Tanrım! Sıkıca tutamaz mıyım
Bırakmadan avucumdan?
Tanrım! Kurtaramaz mıyım
Birini acımasız dalgadan?
Yoksa rüya içinde bir rüya mı
Hep gördüğümüz, göründüğümüz?
Sevgi Duvarı

Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi 

Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri
Çöpcülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi 

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Dustuğum yer öyle açık seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Can Yücel

The Wall of Love

Was it you or your loneliness
In the blind dark we opened bleary eyes
Last night's curses on our lips
We would frequent art-lesbian-lovers,
Galleries and public places
My daily care was to remove you into the midst of men
An ammoniac flower in your button hole
My loneliness my incontinent countess
The lower we sink the better 

We loitered in the pubs at Kumkapğ
With beanstew, beer and wine before us
And police battalions behind us; in the mornings
My Guardian Saints would find my carcass in the gutters
Hot as the garbage-collecfors' hands,
With their hands I caressed you.
My loneliness my bristle-haired beauty,
The higher we stink the better 

I looked in the sky a red flash a plane
Steel and stars and human beings galore
One night we leapt the Wall of love
Where I fell was so clear so open
You and the universe at my side.
Uncountable my deaths, their resurrections.
O loneliness my many songs
The more we can live without lies the better.
Kalbimi Sana Verdim 

Sabahlari uyandigimda, cöker üstüme bir kırağı
Buz gibi sensizlik..
Silkinip kalkarim , hayallerimle dolu olan yatağımdan
Gideceğinden korkarım başımı kaldırınca yastığımdan , 

Kalbim avuçlarında sevgilim, onu sana verdim
Hisset diye her atışını hayatımın..
Kırmaya çalışsa da kader , sımsıkı tut
Sımsıkı tut ki, Cenk biraz daha yaşasın.

I Have Given My Heart to You

When I wake up in the mornings, the frost falls on me
Being without you feels like ice cold
I shake myself and get up from my dream filled bed
I get scared, you will have gone if I take my head off my pillow 

My heart is in your palms my love, I have given it to you
So you can feel every single pulse in my life
Though the fate is trying to break it, hold my heart firmly
Hold it tight, so Cenk can live a bit longer
İstanbul’u Dinliyorum

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor

Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi biliyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum.

Orhan Veli KANIK

I'M LISTENING TO ISTANBUL

I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed;
At first there blows a gentle breeze
And the leaves on the trees
Softly flutter or sway;
Out there, far away,
The bells of water carriers incessantly ring;
I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed.

I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed;
Then suddenly birds fly by,
Flocks of birds, high up, in a hue and cry
While nets are drawn in the fishing grounds
And a woman's feet begin to dabble in the water.
I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed.

I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed.
The Grand Bazaar is serene and cool,
A hubbub at the hub of the market,
Mosque yards are brimful of pigeons,
At the docks while hammers bang and clang
Spring winds bear the smell of sweat;
I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed.

I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed;
Still giddy since bygone bacchanals,
A seaside mansion withm dingy boathouses is fast asleep,
Amid the din and drone of southern winds, reposed,
I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed.

I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed.
Now a dainty girl walks by on the sidewalk:
Cusswords, tunes and songs, malapert remarks;
Something falls on the ground out of her hand,
It's a rose I guess.
I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed.

I'm listening to Istanbul, intent, my eyes closed;
A bird flutters round your skirt;
I know your brow is moist with sweat
And your lips are wet.
A silver moon rises beyond the pine trees:
I can sense it all in your heart's throbbing.
I'm listening to Istanbul, intent, my eyes
Korkuyorum 

Yağmuru seviyorum diyorsun,
yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun...
Güneşi seviyorum diyorsun,
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun...
Rüzgarı seviyorum diyorsun,
rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun...
İşte,bunun için korkuyorum;
Beni de sevdiğini söylüyorsun...

I'm Afraid
You say that you love rain,
but you open your umbrella when it rains...
You say that you love the sun,
but you find a shadow spot when the sun shines...
You say that you love the wind,
But you close your windows when wind blows...
This is why I'm afraid;
You say that you love me too... 

by William Shakespeare
Yakında 

Yagmur yüklü bulutlara benzerim
Bir simsegin cakmasiyla bosalir tüm benligim
Yagmur sanirsin belki üzerine düsen damlalari
Bilki sana yagiyor sevdanla yanmis bedenim 

Sözlerimde hep sen, aklımda ikimiz var.
Yüregim senindir kircicegim, sadece senin
Baskalari bogulur o gozlerinde, bakmasinlar ne olur,
kaybolurlar yureginin enginliginde bilirim.
Cok yakindir sana gelmem sevdigim
senin olmam hakkindir bilirim.. 

Ben bilirim sabah olmayan gecelerin o izdirabini,
Sahit oldular sevgime, derdime, atesine düsmüs her zerreme.
Geceler de tanıdı seni, anladilar sonunda senden vazgecmeyecegimi,
Sende vazgecme ne olur, ne olur sitem dokulmesin dilinden.
Sil artik o gözyaslarini, senin olmaya geliyorum
Her derde, izdiraba inat, cektiklerimden korkmuyorum.. 

Soon

I do feel like heavy rain clouds
My whole soul outbursts with a lightening
you may think the drops falling on you is rain
realise, it is my love burnt body raining on you. 

My words are all about you and in my mind, it is only us
my heart is yours my wild flower, only yours
Others get drowned in your eyes, they should not look, please.
They will get lost in your unbounded heart, i know
It is very soon for me to come to you my lover
It is your right to have me, i know 

I know the agony of the morningless nights.
They whitnessed my love, my grief and every bit of me burnt with your passion
Even the nights knew you, they knew in the end, I would not give up you
Please, you dont give up either, please, no more sad words from your mouth
wipe your tears now, I'm coming to become yours
despite the whole suffering and the whole agony, my sufferings dont scare me.

 

 

4 thoughts to “İngilizce şiirler ve çevirileri”

  1. bu site bana acaip yardımcı oldu çok çok saolun arkadaşlar english performansıma yardmcı oldu..:D

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.